Hayatımda bir kere cezaevine girdim ve ben o koğuşlardan birinde üç ay kaldım. Benimki Metris’teydi. T1-D6 numaralı koğuş. Nam-ı diğer: Travesti koğuşu. Ve tam 93 günümü o koğuşta, travestiler ve az sayıda eşcinsel erkekle birlikte geçirdim. Toplam sekiz kişiydik.
Trans mâhkum Avşa’nın Kaos GL’ye yazdığı mektubu Yiğit Karaahmet Taraf gazetesindeki köşesine taşıdı. LGBT’lerin cezaevlerinde yaşadığı en temel sorunun izolasyon olduğunu belirten Karaahmet, cezaevinde kaldığı sürede yaşadıklarını da aktardı.
Karaahmet’in yazısının tamamı şöyle:
“Çünkü ben daha yeşeremeden cezaevine girdim” diye bitiyordu travesti mahkûm Avşa’nın, Kaos GL’ye yazdığı mektup. Avşa, cinsel yönelimi nedeniyle hapishanede uğradığı sayısız hak ihlali, taciz ve sürgünün ardından şu anda açlık grevinde. Avşa’nın isyanının ardından Türkiye uzun süredir görmediği ve görmek istemediği LGBT mahkûmların hapishane koşullarını kısık sesle konuşmaya başladı.
Güzel memleketimin travesti koğuşları…
Hayatımda bir kere cezaevine girdim ve ben o koğuşlardan birinde üç ay kaldım. Benimki Metris’teydi. T1-D6 numaralı koğuş. Nam-ı diğer: Travesti koğuşu. Ve tam 93 günümü o koğuşta, istanbul travestiler ve az sayıda eşcinsel erkekle birlikte geçirdim. Toplam sekiz kişiydik.
Tüm LGBT birey mahkûmların yaşadığı en temel problem izolasyondur. Cezaevi’nde kaldığım tüm o süre boyunca o sekiz kişiden başkasıyla görüşmeniz, aynı ortamı paylaşmamız mümkün değildi.
Haftalık spor salonu kullanım listeleri asılırdı… Diğer koğuşların hepsi birbirleriyle maç yapıp, turnuvalar düzenlerken biz spora da birlikte çıkardık. Sekiz kişilik voleybol maçları, sekiz kişilik antrenmanlar… Bir süre sonra maç yapmaktan sıkılıp sahanın etrafında kol kola yürüyüp spor hocası hakkında dedikodu yapardık.
Cezaevlerinde kurslar düzenlenir. Bizim koğuşun o kurslara da katılması yasaktı. Tüm koğuşu örgütleyip satranç kursuna katılmayı organize ettim. Tabii sadece bize özel. Bizim kızların satranca ilgisi zaten çok kısa sürdü, ikinci haftada büyük fire verdiğimiz o iş de patladı. O koğuşta kalanlar cezaevi içinde yapılan temizlik, yemek, kütüphane görevi gibi işlere de katılamazdı.
Travesti koğuşunda kalanlar hapishane içinde ayrı bir hapishane yaşarlar. Mikro ölçüde bir Türkiye gibidir travesti koğuşunda kalmak. Güvenliğinizi sağlayamayacakları için temel hak ve özgürlüklerinizi elinizden almak en kolay yoldur.
Bu işin bir de ekonomik boyutu var. LGBT mahkûmların çoğu ailesiyle görüşmüyor, para yardımı alabileceği hiç kimsesi yok, geçimini zaten seks işçiliği yaparak sağlamış. Elektrik faturasından payına düşen 50 kuruşu ödeyemeyen mahkûmlar var ve mesela aynı kişi daha beş yıl içeride yatmak zorunda.
Bu nedir? Bu nasıl bir hayat düzeni, nasıl bir adalet anlayışıdır?
Eşcinsel mahkûmlar için ayrı cezaevleri yapılacağı söyleniyor. Mantıklı olabileceği noktalar var. Ama bu cezaevi nerede olacak? Mesela İstanbul’da yakalanmış, tüm eşi dostu, yardım alabileceği tanıdıkları burada olan bir tutuklu kalkıp sırf LGBT diye Mardin’deki özel cezaevine gönderilirse, ona kim yardım edecek, nasıl ziyaretine gidilecek?
Doğru olan şey kanımca bu mahkûmlara oldukları yerde, insanca hak ettikleri ortamı sağlayabilmektir. Zaten dışarıdaki hayatlarında karanlık bir kuyuya hapsettikleri bu insanların, mahkûm oldukları süre içinde, tüm sosyal ve ekonomik haklarından faydalanmalarını sağlamaktır. Devlet değil misin? İşin ne? Sen güvenliklerini sağlayamıyorsun diye bu insanlar hakları olan şeylerden neden vazgeçmek zorunda?
Peki, ya Avşa ne olacak? Tek başına bir travestinin cezaevinde açlık grevine başlamış olması kolay bir şey mi? Giresun’dan Bafra’ya, Tokat’tan Niğde’ye sürülürken bin bir türlü taciz, dayak ve hakaretle yolculuk etmesi normal mi? 82 kilodan 62 kiloya düşmesi normal mi?
Avşa; benim güzel, cesur, akıllı kardeşim… O kadar güzelsin ki. Sen daha yeşermeden cezaevine girdiğini düşünüyorsun ama söz, günün birinde sen de yeşereceksin. Tıpkı baharın bürüdüğü şu günlerde patlayan erikler gibi sen de günün birinde çiçekler açacak, samur saçlarını şehrin kaldırımlarında savurarak dolaşacaksın. Umudunu sakın kaybetme. Seni yeşertmeyen, bu devlet ve bu ahlak, bu karanlık. Onlara inat sakın yılma, baharı bekle.
Direnişin rehberimiz, isyanın umudumuz olsun!