Begüm, bir sabah İzmir’de polisin saldırısına uğradı. Tahmin edilebileceği gibi polisin farklı bir hikayesi vardı. Dava Yargıtay’dan dönmezse, polis memurları görevlerine devam ederken, Begüm bir yılı aşkın hapis cezasına çarptırılacak. Üstelik cezasının kesinleşmesi halinde Begüm erkek koğuşunda yatacak.
Mahkeme tutanaklarına göre “bayan giyimli olan travesti” olarak tasvir ediliyor Begüm. İzmir’de yaşıyor. 44 yaşında.
Yakın zamana kadar seks işçiliği yapıyordu hayatını kazanmak için. Uğradığı saldırıdan sonra, geçirdiği duygusal travma sonucu gece sokağa çıkamıyor. Kapalı mekânlarda huzursuz. Travmaya bağlı depresyon tedavisi görüyor. Ve o tarihten bu yana seks işçiliği yapmıyor.
Fakat hayat onun için çok da seçenek barındırmıyor. Hala işsiz. Yine de kendinden çok köpeği Tonton’un mamasının derdine düşüyor.
13 Şubat 2011 günü sabaha karşı 06.00 sularında Begüm İzmir Alsancak’ta bulunan Romanya Konsolosluğu’nun önünde polis tarafından saldırıya uğradı. Dövüldü, cop darbesiyle kaşı açıldı, duygusal travma geçirdi. Mahkemeye başvurdu. Konsolosluk önünde koruma görevi yapan polis memuru H.S.’yi dava etti.
Sonuçta tahmin edilebileceği gibi H.S.’nin anlatacak farklı bir hikâyesi vardı. Bir de onaylayan görev arkadaşı. Begüm’ün sosyal ve cinsel statüsü belliydi. Gereği düşünüldü: H.S.’nin beraatine, Begüm’ün görevi yapmayı engellemekten ve hakaretten hapsine, bir de H.S.’nin avukat ücreti olan 1100 TL. yi ödemesine karar verildi.
Olay şöyle gerçekleşmişti;
13 Şubat 2011 tarihinde, sabaha karşı 6:30 sularında Begüm işten eve dönmeye çalışıyordu. Alsancak 1479 sokak 9 numarada bulunan Romanya Konsolosluğu önünden geçerken bir arabanın yavaşladığını fark etti. Araba durdu, Begüm sürücüyle konuştu. Aklından ödemesi gereken faturalar, kira vs. geçiyordu. Belki eve dönmeden biraz daha para kazanabilirdi. Konsolosluk önündeki kulübede iki polis görevliydi; H.S. ve L.Ç.
H.S. Begüm’e “burada iş tutamazsın” yollu bir şeyler söyledi. Kendi ifadesine göre “bulunduğu yer hassas bölge olduğu ve tanınmayan kişilerin burada beklemesi, durması sakıncalı olduğu için konsolosluk bölgesini boşaltmasını” söyledi. Begüm alkollüydü. Polis memuru kendisine “defol git” deyince o da “sen defol git” dedi. Tartışma çıktı. Polis memuru küfür etti, Begüm de karşılık verdi. Sonra H.S. kulübeye giderek copunu aldı. Begüm’e vurmaya başladı. Bu sırada aldığı darbe neticesinde Begüm’ün kaşı açıldı. Begüm bu durumu fark edince 155’i aradı. Bilirkişi raporlarında da saat 06:44:18’de Begüm’ün 155’i aradığı ve 84 saniye görüştüğü açıkça belirtiliyor. Daha sonra polisler geliyor, karakola gidiliyor ve raporlar tutuluyor.
Ne yazık ki H.S.’nin ifadesi tamamen farklı. Ona göre Begüm o sabah konsolosluk önünde kulübeye dayanarak fuhuş amacıyla müşteri bulmaya çalışıyordu. H.S. kendisine burada fuhuş yapamayacağını söyleyince Begüm küfür etmeye başladı. Çok sarhoş olduğundan birkaç kere kustu. Kusarken sokaktaki alçak klima muhafazalarına kafasını çarptı, kaşı böyle açıldı. H.S.’nin mesai arkadaşı L.Ç. de ifadeyi onaylıyor.
Öncelikle dava dosyasında bulunan rapora göre nöbet kulübesinden yaklaşık 10 metre uzaklıkta beşer metre aralıkla üç ayrı yerde kusmuk bulunduğu, kaldırım üzerinde iki ayrı yerde kaldırıma monte şekilde iki adet klima motorunun demir kafeslerinin bulunduğu, fakat buralarda hiç kan izine rastlanmadığı belirtiliyor. Oysa Begüm’ün yüzündeki yara oldukça şiddetli bir şekilde kanamış.
Ayrıca Begüm memur H.S.’nin söylediği gibi kendini yaralamış ve ona durduk yerde sataşmış olsa neden 155’i arayıp yardım ister anlamak biraz güç. Ayrıca yapılan konuşmanın da kaydı yok.
Konsolosluktan o güne ait kamera kayıtları istenmiş fakat bahsedilen günde kameraların çalışmadığı yanıtı alınmış.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği çalışanlarından avukat Aysun Koç Begüm’ün davasını üstlendi. Fakat fazla umudu yok. Yıllardır benzer davalarda alınan sonuçlar çok da iç açıcı değil. Aysun Koç’un ifadesine göre Begüm’ün kaşındaki açılma tipik bir cop yarası. Ayrıca yine avukat Aysun Koç’a göre mahkeme kararının Begüm’ün gördüğü manevi hasarı hiç dikkate almadan verilmiş olması da ayrı bir tartışma konusu.
Dava Yargıtay’dan dönmezse Begüm bir yılı aşkın hapis cezasına çarptırılacak. Polis memurları ise görevlerine devam ediyor. Üstelik cezasının kesinleşmesi halinde Begüm erkek koğuşunda yatacak.
Elbette Begüm’ün davası ne ilk, ne de son olacak. Ülkemizdeki rutin bir uygulama Begüm’ün başından geçen. Benzer saldırılara uğrayan seks işçilerinin çoğu dava açmadığı için benzer olayların tam sayısını bilemiyoruz. Ama hâlihazırda açılmış ve muhtemelen kaybedilmiş davaların sayısı bile seks işçilerine, özellikle de travestilere karşı kolluk kuvvetlerince yapılan sistematik saldırıların boyutu hakkında bize bir fikir veriyor.