Uzun zamandır anlatmak, yazmak, paylaşmak ve üzerine konuşmak istediğim bir konu var. Konu nedir diye soruyor olmalısınız. Konu kısaca şu aslında: kendilerine ve kendisi gibi ötekileştirilenlere fobik LGBT’ler.
Ayrımcılık virüs gibidir. Yayıldıkça yayılır, büyüdükçe büyür; müdahale edilmedikçe de dur demedikçe de sonu gelmez bu büyümenin ve yayılmanın. Aaah ah, bir anlatamadım insanlara şu ayrımcılık denilen lanet virüsten kurtulmaları gerektiğini.
Öyle garip bir durum ki içinde bulundukları durum, kendilerine dıştan bakıldığında ne de komik ne de aptalca göründüklerinin farkında bile değiller. Böyle söylüyorum ama belki de bu ayrımcı söylemleri ben de uyguluyorum farkında olmadan. İçimizde yer etmiş bu virüs. İçimize yerleştirmişler bir kere, büyümesini engelleyebilmek öyle sanıldığı kadar da kolay olmuyor maalesef!
Nasıl anlatsam nereden başlasam bilemiyorum. Fakat içime çok dert oldu bu durum.
LGBT’lerin LGBT’lere bu virüsle yeniden ve yeniden saldırıyor olması tanımlanması anlatılması çok karmaşık bir konu.
Eh nasıl oluyor bu durum derseniz örneğin şöyle oluyor: Bir lezbiyenle konuşuyorum ve biseksüeller için aynen şöyle bir söylemde bulunuyor: “Biseksüeller kişiliği oturmamış ne istediğini bilmeyen insanlar. İnsan hangi cinsten hoşlanacağını bilmeli, bence biseksüellerinki hastalık gibi bir şey.”
Evet evet size de ironik gelmedi mi?
Hastalık gibi bir şey diye tanımlıyor biseksüelleri, biseksüel eğiliminin olup olmamasına göre değerlendiriyor insanları ve biseksüel değil de eşcinsel ya da heteroseksüelse sağlıklı oluyor onun gözünde karşısındaki kişi.
Peki ya, insana sormazlar mı? E be kardeşim bu toplum sen lezbiyensin diye seni hasta, karaktersiz, kişiliği bozuk vesaire vesaire şeklinde tanımlamıyor mu? Peki ya, sen nasıl böyle bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalırken kendinden farklı hisseden bir bireyi bu şekilde ötekileştirebiliyor ve ayrımcılık yapabiliyorsun.
Evet evet, oluyor bunlar. Maalesef ve maalesef oluyor!
Mesela başka bir lezbiyen de şöyle söylüyor: “Ben erkek gibiyimdir; ama dışarıda çok belli etmem, yani topluma aykırı değilim. Dışarıdan bakılınca öyle tepki almam.”
Evet, burada söylenmek istenen şey bir kadının erkek gibi hissetmesi, erkek gibi davranması, hatta trans-erkekler anormaldir ve ben anormal olmamak için o kategoride yer almamak için kadınları sevdiğimi de belli etmeden dıştan bakıldığında uslu uslu tabiri caizse hanım hanımcık yaşıyorum ve kimse de beni dışlamıyor demek istiyor.
Ne söylemeliyim nasıl bir tepki koymalıyım bilemiyorum ve donakalıyorum çoğu zaman.
En çok canımı sıkan şey de toplum tarafından öylesine acımasızca ve sertçe dışlanan, farklılıkları dolayısıyla varoluşları kabul görmeyen bireylerin kendisi gibi dışlanan, ötekileştirilen bireylere karşı olan tutumları.
Mesela feminen geyler maskülen geyler tarafından acımasızca dışlanıyor. Söylemleriyse aynen şöyle: “Oğlum bu halin ne lan, travesti misin? Kız gibi takılıyon!” vesaire vesaire diye heteroseksist cümlelerle devam ediyor aşağılama. Toplum tarafından belirlenmiş o kalıplara uymadığı için, bilinen erkeklik anlayışının dışında bir yaşam biçimi olduğu için ötekileştiriliyor. Üstelik kendisi gibi cinsel yönelimi dolayısıyla dışlanan ayrımcılığa maruz bırakılan, ötekileştirilen bir benzerine yapıyor bunu.
Transların ise eşcinsellere karşı daha farklı bir ötekileştirme tekniği var. Eşcinsel bir bireyi geçişini tamamlayamamış, eksik yarım, kalmış gibi tanımlamalarla tanımlayan ve ötekileştiren homofobik translar onlar. Fakat aynı şekilde de eşcinseller bunu translara yapıyorlar. Bir kadın erkek gibi davrandığında bir erkek kadınca davranışlar içerisinde olduğunda “sen ne biçim erkeksin/sen ne biçim kadınsın” gibi söylemlerle dışlanabiliyorlar.
Kısacası ve de en garip olanı ise eşcinseller için dönme olunması, transseksüeller içinse ibne olunması aşağılık bir durum gibi görünebiliyor. Tabi bu fobik LGBT’lerde görülen bir durum. Kendisinin dışlandığının ve ötekileştirildiğinin farkında olan ve bir başkasını nda farklılığı sebebiyle ötekileştirilmesine karşı duran LGBT’lere hayranlığımı belli etmeden geçemeyeceğim.
Şimdi düşünüyorum da buraya ne yazmalıyım ki bu fobik LGBT’leri bu virüsten kurtarayım. Doğrusu öyle kurtarıcı etkileyici şöyle afili mi afili bir cümle bulamıyorum. Ama diyorum ki ayrımcılık yapanın, ötekileştirenin, kendisinden farklı olanı yok sayanın ayıplanmaya başlandığı bir toplum olabildiğimiz gün bu virüsten kurtulmuşuz demektir.
Ve ben başlıyorum ilk olarak o halde: kendisinden farklı olanı dışlayan, ötekileştiren bütün fobikler sizler fobik olmaya devam ettiğiniz sürece gökkuşağının o en güzel halini hiçbir zaman göremeyeceksiniz. Bu da sizin için en büyük kayıp olacak. İçinizdeki virüsten kurtulmayı başardığınız gün sizinle aynı gökkuşağının altında buluşabileceğimize inanıyorum. Yoksa benim için her daim ayıplanmayı hak eden fobikler olarak kalacaksınız.
Şunu unutmayalım homofobi, transfobi, bifobi ve türevlerini kendi içimizde yok etmeyi başaramadığımız sürece dünyada var olan homofobi, transfobi, bifobi ve türevleri de hiçbir zaman son bulmayacaktır.
O halde şimdi içimizde varolan bu fobik tavırlardan ve bize aşılanmış ayrımcılık virüsünden kurtulalım hep birlikte ve dünyada var olan nefrete, ayrımcılığa, ötekileştirmeye hep birlikte son verelim derim ben.