Dürüst olalım ve sizinle bir sohbet havasında konuşalım. İstanbul travestileri denildiği zaman akla ilk gelen cinsel dürtüler ve düşünceler mi? Eğer öyle ise bunun salt suçlusu travestiler değil. Ben bu satırları sizlere travesti olarak yazıyorum. Zor bir gençlik yaşadım. Eşcinsel kimliğimi keşfettiğim zaman öncelikle kendimle savaşmaya başladım. Hayır, sen erkeklerden hoşlanmıyorsun böyle bir şey imkansız. Denedim. Kadınlarla beraber olmak ve onlarla zaman geçirmek için saçma sapan kız arkadaşlar yaptım. Fakat onlara her dokunduğumda sanki kendime dokunuyor gibi hissettim. Kendimle kavgam bir süre kendimden tiksinmeme neden oldu. Çünkü büyüdüğüm ortamda travesti olmak ya da onların tabiri ile dönme olmak oldukça suç ve kimsenin yapmaması gereken bir ayıptı. İstanbul travestileri görerek büyümedim. Ufak bir şehirde, şehir merkezinde ara sıra gecenin ilerleyen vakitleri görürdüm onları. Tüm toplumdan izole olmuş ve kafaları yerde gezerlerdi. Her gören de laf atardı onlara. Sevmedikleri bir hayatı yaşıyor gibiydiler.
Hem topluma bakarak hem de onların yaşadığı bu zor hayatı. Kendimi hep onların yerine koyardım. Bu şekilde zor bir hayata katlanabilir miyim diye. Kendimle sohbet ederdim hep. Canım kadın olmak çekmiyordu. İçim zaten kadındı. Kırılgandım bir kere. Erkek olmakla hem mental hem de fiziksel hiçbir bağ kuramıyordum. Tabiri caiz ise elbette erkek vücudunda bir kadın gibiydim. Şehir değiştirdikçe yeni insanlar tanıdıkça ufkum gelişti diyebilirim. İstanbul’a yerleştiğimiz zaman pek çok eşcinsel arkadaşım oldu. İşte o zaman içime bastırdığım bu duyguları özgürce yaşama imkânı buldum. Özgür yaşamak mutlu bir hayatın ilk adımı. Fakat daha da önemlisi bu mutluluğu elde etmiş iken hak edildiği bir şekilde devam ettirmek ve asla koy vermemek diye inanıyorum.
İstanbul Travestileri Sosyal Yaşantılarında Her Zaman Cesur Olmak Zorunda
İnsanın cinsel kimliğini kabul ettirmesi için öncelikle kendisi ile barışık olması gerekiyor. İstanbul travestileri her zaman toplumun onlara saygı duymadığından yakınır. Şahsen ben de travesti kimliğim ile öyle düşünüyorum. Fakat biz başkalarından saygı beklerken kendimize saygı gösterdik mi? Hayatımız ile buradayız diyebiliyor muyuz? Neden herkes kendini düşünüyor ve başka bir şeyler yapmıyor diye de düşünmemek elde değil. Biz İstanbul travestileri her yerde ayrık bölük parça bir şekilde devam etmek zorunda mıyız? Yoksa artık sosyal hayatımıza bir düzen getirme zamanı geldi mi? Bunun için entelektüel kişilere ihtiyacımız var diye inanıyorum. Toplum bir çevreyi yargılarken ve onlar hakkında fikir edinirken genelde en kötülerine bakar ve öyle yargılar. Bu sadece İstanbul için ya da ülkemiz için geçerli bir şey değil. Aynı zamanda tüm dünyada bu şekilde. Artık birlik olmanın ve adaptasyonu tam olarak sağlamamız gerekiyor. Biz kendimize saygı duyalım ki insanlar da bize duysunlar diye düşünüyorum. Unutmayın hak verilmez söke söke alınır.