Çizgi romanlar, zaman zaman alt metinlerinde eşcinsel temalar bulundurmuş olsalar da, 1970’lere kadar pek fazla açık bir şekilde LGBTİ olan karakterlere ve öykülerine yer vermemişlerdir. Bu yazıda, ABD ve Japonya gibi LGBTİ ve Queer çizgi romanlar açısından zengin olan ülkelerdeki örneklerin yanı sıra, bu konuda çorak olan Türkiye’deki çizgi romanlara değineceğiz.
ABD
Michael Chabon’un romanı Kavalier ve Clay’in Akıl Almaz Maceraları adlı romanı, Amerikan çizgi roman endüstrisinin gelişimini kurmaca karakterlerle anlatan bir olay örgüsüne sahiptir. Biri Çek, diğeri Brooklynli olan iki yahudi kuzenin, Joe Kavalier ve Sam Clay’in ikinci dünya savaşı sırasında, Nazileri alt eden bir çizgi roman karakteri yaratması konu edilir. Kitabın bir bölümünde, eşcinsel olan Sam Clay, çizgi romanlarındaki süper kahramanlara genç oğlan yardımcılar verdiği için niyetleri sorgulanır. Bu kahramanlar arasında eşcinsel ilişkiler olduğu ima edilir.
Kulağa şaşırtıcı gelebilir, fakat işin bu kısmı kurmaca değildir. Dr Fredric Wertham adlı bir psikiyatristin 1954 yılında yayımlanan, Seduction of The Innocent (Masumların Baştan Çıkarılışı) adlı kitabı, onun tabiriyle gençleri suça ve “anti-sosyal” davranışlara iten etkenlerin başında çizgi romanları gösterir. Dönemin korku çizgi romanlarına eleştiri getiren Wertham, Batman ve Robin arasındaki ilişkinin de homoerotik yanları olduğunu ve gençleri “kötü etkilediğini” ileri sürer.
Rengarenk taytlarıyla camp estetiğinin bir parçası olmuş süper kahramanlar, pek açıkça queer veya LGBTİ temalar ortaya koymazlar uzun süre. Fredric Wertham’ın çalışmasının ürünü olan Comics Code Authority adlı sansür kuruluşunun sakıncalı bulduğu temalar arasında yer alırlar. Bir oto-sansür mekanizması olan CCA, elbette bağımsız sanatçıları çok etkilemez ve 1960 ve 70’lerin tabu yıkan atmosferinde, çizgi romanın yalnızca çocuklar için olmadığını düşünen underground çizerler, her türlü cinsel imgenin yanında, queer ilişkilere de yer verir.
Amerika’da durum böyleyken, Avrupa’da, Touko Laaksonen, nam-ı diğer Tom of Finland, 1940’ların ortalarından itibaren çizdiği underground ve erotik çizgi romanlar, karikatürler ve ilüstrasyonlarla, muhtemelen ilk modern gey çizer ünvanına hak kazanır. Bu çizgi romanlar, Amerika’da 50’li yıllarda el altından, korsan olarak dağıtılır. 1960’lara gelindiğiyse artık özgürleşen yayın ortamında gizli saklılığa pek gerek kalmamıştır.
Her ne kadar underground çizgi romanlar LGBTİ temalara yer verseler de, karakterler genelde heteroseksist bakış açılarıyla yaratılmış, genel olarak mizahi ve grotesk öğeler içeren çizgi hikayeler içinde derinliği olmayan, stereotipik biçimlerde resmedilmişlerdir. 1970’lerin ortalarında itibaren gey okuyuculara hitap eden alternatif ve underground çizgi romanlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Feminist çizer Trina Robbins öncülüğünde çıkam Wimmen’s Comix, 1970 yılında, stereotipik temsiller içermeyen, ilk lezbiyen karakterli çizgi romana yer verir: “Sandy Comes Out”.
LGBTİ temalara yer veren ilk önemli çizgi romanlardan biri, periyodik bir antoloji olan Gay Comix’tir. 1980’de Howard Cruse tarafından yayımlanmaya başlayan antoloji, çeşitli yazar ve çizerlerin katkılarıyla gey özgürlüğü hareketinin önemli bir parçası olmuş, ağırlıklı olarak otobiyografik öykülere yer vermiştir. 25 sene boyunca yayınlanan Gay Comix, toplamda 18 sayı çıkarmış ve queer çizgi roman topluluğunun lokomotif yayınlarından olmuştur. Bu süre zarfında yalnızca otobiyografik işlere değil daha fantastik sayılabilecek çizgi romanlara da yer vermişlerdir.
1980’lerden bu yana pek çok önemli LGBTİ ve queer çizgi roman yayımlanmıştır. Bugün mutlaka okunması gereken grafik romanlar listesinde yer alan ve Türkiye’de de Cenaze Evi, Şenlik Evi adıyla yayımlanan, Alison Bechdel İmzalı Fun Home (ve onun devamı niteliğindeki Annem Sen misin? – Are you my Mother?), en bilinen queer çizgi romanlardan biridir. Bu kitapta, Bechdel’in “coming out” süreci, çocukluğu ve babasının ölümünden kısa bir süre önce eşcinsel olduğunu öğrenmesi anlatılır. Elbette, Bechdel’ın bu grafik romanlardan önce, 1980’lerde yarattığı Dykes to Watch Out For’u da atlamak olmaz. Gay Comix editörü, Howard Cruse’un Stuck Rubber Baby’si de belli başlı gey grafik romanlar arasında anılmalıdır. 1995’te yayınlanan kitap, 1960’larda Amerika’nın güneyinde eşcinsellik ve ırkçılık temaları üzerine bir öykü anlatır.
1990’lardan itibaren anaakım Amerikan çizgi romanları da LGBTİ ve queer temalara yer vermeye başlarlar. Başlangıcında kahramanları yalnızca beyaz, heteroseksüel erkeklerden oluşan süper kahraman çizgi romanları, yavaş kadınlara, beyaz olmayan karakterlere ve zaman içinde LGBTİ ve queer karakterlere de yer vermeye başlar. Günümüzde, beyaz/heteronormatif tavır, büyük bütçeli süper kahraman filmlerinde devam etse de, çizgi romanlar okuyuculara farklı alternatifler sunarlar. Türkiye’de Yenilmezler adıyla gösterime giren Avengers filmi, Kaptan Amerika ve Demir Adam karakterleriyle Amerikan vatanseverliğini ve militarist bir tavrı, ekibin tek kadın üyesi olan Kara Dul/Black Widow ile de cinsiyetçi eğilimlerini ön plana çıkarır. Marvel Comics etiketiyle çıkan bir Avengers varyasyonu, Young Avengers ise buna zıt bir tavır izler. Öncelikle ekibin neredeyse tüm üyeleri LGBTİ sınırları içinde tanımlanırlar. Baş karakterlerden ikisi gey, bir diğeri lezbiyen, diğer ikisi biseksüeldir. Miss America adlı karakter, grup içinde Kaptan Amerika’ya denk düşer, fakat Latin Amerika kökenli bir kadındır ve Amerikan milliyetçiliğiyle görünürde bir alakası yoktur.
Alternatif ve anaakım çizgi romanların daha göz önünde olan örnekleri dışında, çeşitli antolojiler ve webcomic’ler (internette yayınlanan çizgi romanlar) queer çizgi romanlar bakımından zengin içerik sunmaktadır. Justin Hall’un No Straight Lines (Düz Çizgi Yoktur) antolojisi, Queer çizgi romanların 40 yıllık tarihinden, kısa işlere yer veren önemli bir çalışmadır. Rob Kirby’nin 2013’te Kickstarter’la finanse ettiği Qu33r, 33 çizerden yeni çizgi romanlara yer veren bir albümdür. Bu sene içinde Beyond adında queer bilim kurgu ve fantezi çizgi romanlara yer verecek yeni bir antolojinin de çıkması beklenmektedir.
Japonya
ABD dışında, LGBTİ ve Queer çizgi romanların en yaygın olarak bulunduğu, hatta ABD’ye oranla daha yaygın olduğu, ülkenin Japonya olduğu söylenebilir. Japonya’da bu kategorideki çizgi romanlar ya da mangalar, çeşitli alt kategorilere ayrılmaktadır.
Yaoi kategorisindeki çizgi romanlar genç erkeklerin erotik ya da romantik aşk hikayelerine odaklanır. Genç erkekler arasındaki ilişkileri betimleyen öyküler Japonya’da başlı başına bir gelenektir ve bilinen ilk örneklerine 11. Yüzyılda rastlanmaktadır. Samurayların yaşadıkları eşcinsel ilişkileri anlatan pek çok öykü mevcuttur. 19. Yüzyıla gelindiğinde, Batılılaşma beraberinde homofobiyi de getirmiş, fakat bu geleneği bütünüyle ortadan kaldırmamıştır. Kabuki tiyatrosu ve çocuk dergileri, 20. Yüzyılın başlarında, androjen, güzel oğlanları sahnede ve sayfalarda temsil etmeye devam etmiştir. 1974’te yayınlanan Toma no shinzo (Thomas’ın Kalbi) adlı manga yaoi alt kategorisinin ilk örneklerinden kabul edilir. 1978’de çıkan Comic Jun, yaoi tarzına odaklanan ilk aylık manga dergisi olur.
Yuri tarzı mangalar genç kızlar arasındaki lezbiyen ilişkilere yer verir. Yaoi gibi yuriler de 1970’lerde yaygınlık kazanmaya başlar. Yamagishi Ryohko’nun 1971 tarihli mangası Shiroi Heya no Futari (Beyaz Odamız) ilk örneklerden biridir. Yatılı bir okulda kalan Resine ve Simone adlı iki kızın ilişkisi anlatılır. 2003’te, sadece yuri mangaları yayınlayan ilk dergi olan Yuri Shimai çıkar. Yaoi ve yuri alt türleri, genel olarak genç kızlara ve kadınlara hitap etse de, ağırlıklı olarak heteroseksüel erkekler için çıkan yuri mangalar da mevcuttur.
Yaoi ve yuri mangalar çocuklar tarafından da okunabilirken, yetişkinler için, yetişkin erkekler arasındaki ilişkileri anlatan Bara adlı bir alt tür daha mevcuttur. Bara genel olarak gey erkekler tarafından gey erkeklerin okuması için üretilen bir türdür. 1960’larda düşük sayıda dağıtılan örneklerin ardından 1971’de yayınlanan Barazoku ilk gey erkek dergisi olarak ortaya çıkar. Yaoi, genç erkekler ve oğlanlar arasındaki ilişkileri romans havasında anlatırken, bara daha gerçekçi, otobiyografik, heteronormativizme karşı politik bir tavır içinde, ya da tamamen cinsel istismara yönelik olabilir. Japonya’da, her okuyucuya hitap eden manga bulunur denmesi boşuna değildir.
Türkiye
Levent Cantek ve Funda Şenol Cantek’in altını çizdiği gibi, Türk çizgili mizahında politikacıları kadınsı özelliklerle çizmek ya da eşcinsel gibi göstermek bir tahkir yöntemi olarak kullanılmıştır. Eril düzen içerisinde kadın nitelikleri taşıyor görünen erkekler iktidarlarını yitirmiş olur. Erkeklerin kadın olarak çizilmesinde toplumsal cinsiyet kodlarını büken (gender-bender) bir yan vardır elbette, fakat bunun queer şekillerden çok ataerkillik sınırları içinde emasküle etmek amacıyla yapılması, dönüştürücü olma potansiyelini yok etmektedir.
Mizah dergilerinde kadın olarak en sık çizilen politikacı, 1950’lerde ve 60’ların başında idamından önce Adnan Menderes olmuştur, Levent ve Funda Şenol Cantek’e göre. 70’lerde ve 80’lerde Gırgır ve Çarşaf gibi dergiler dönemin politikacıları üzerinden bu trendi sürdürmüştür. Bu stereotipin sıklıkla görülen bir başka yansıması da “dansöz gibi kıvıran politikacı” leitmotifidir – ki yakın geçmişte de bazı gazete bantlarında örneklerini görmeye devam ediyoruz.
Türk çizgi romanında ve karikatüründe derinlikli LGBTİ karakterlere pek fazla rastlamak mümkün değildir. Mizah dergileri içinde eşcinsel erkekler ve trans bireyler genelde gülünç tiplemeler olarak resmedilir. Gırgır ve aynı dönemlerde çıkan mizah dergileri, eşcinsel erkekleri “hötöröf”, trans bireyleri “dönme” olarak niteler. Bu tanımlamalar yaygın olmakla beraber, tek tük farklı bakış açıları sunma gayretinde olan işlere de rastlanır.
Galip Tekin’in yazıp Kemal Aratan’ın resimlediği “Vah Vahap Vah” adlı çizgi öykü ilginç bir örnektir. 1989 yılında Dıgıl dergisinde yayımlanan öyküde, o dönemin stereotipleştirilmiş “maganda” figürlerinden biri olan Vahap adlı bir adamın, kadınlara cinsel tacizde bulundukça kadınsı nitelikler kazanması anlatılır. Göğüsleri ve kalçaları büyür ve son olarak, penisi vajinaya dönüşür. Yeniden erkek olması için başka erkeklerin ona cinsel tacizde bulunması gerekecektir. Tehdit ettiği bir adamla seks yaptıktan sonra penisini geri kazanır, fakat bu sefer de hamile kaldığını fark eder. Vahap karakteri beğenilince hikayelerinin devamı da gelmiştir.
“Vah Vahap Vah”ta, toplumsal cinsiyet kanunlarını büken bir hikaye söz konusudur. Fantastik bir senaryo içerisinde, eril bakış açısı, feminen bir bakış açısını benimsemeye zorlanır. Vahap’ın hamileliği sonunda bir oğlu olur. Vahap erkek bedenini geri kazanmıştır, fakat oğluna annelik yapmak ve onu emzirmek zorundadır. Arkadaşları arasındaki eril iktidarı sarsılmasın diye bu durumu gizlemek durumunda kalır. Öte yandan, yeniden kadınsı özellikler kazanmaktan korktuğu için uzun süre kadınlardan uzak durması gerekir.
Nuri Kurtcebe’nin 1993’te çıkarmaya başladığı haftalık erotik çizgi roman dergisi Eroskop, Kurtcebe’nin “Travesti Sevgilim” adlı öyküsünü yayınlar. Öykü “Ne erkek… Ne de kadın… İkisinin Ortası… Yani Dönme…” üst başlığıyla açılır. Süsü adlı, trans bir seks işçisinin ve ona aşık olan, evli bir adamın hikayesidir. Süsü, gece çeşitli erkeklerle birlikte olurken, sevgilisi de onu bulmaya çalışır. Geleneksel anlamda bir olay örgüsünün olmadığı hikayede, Süsü’nün birlikte olduğu tüm erkekler anal olarak penetre edilmek isterler. Süsü’nün alaycı bir şekilde “Alayınız gizli ibnesiniz lan siz!..” diye bağırması, boğaz köprüsünün göründüğü bir İstanbul manzarasında yankılanır. Öykünün sonunda, sevgilisiyle buluşan Süsü, onun da müşterilerinden farklı olmadığını gösterir. “Travesti Sevgilim”, Türkiye çizgi romanında, trans bir bireyin ana karakter ve olayların sürükleyicisi olduğu nadir işlerden biridir. Özetle, “erkek geçinen”, eşleri üzerinde ataerkil bir iktidar kuran adamların iki yüzlülüğüne vurgu yapan bir mesajı vardır.
Benzer bir hikaye yine 1993’te Joker çizgi roman dergisinde Uğur Durak’ın çizdiği “Dayanamıyorum” adlı öyküdür. Aşık olduğu, ya da sadece cinsel olarak arzuladığı kadınla bir türlü cinsel ilişkiye giremeyen bir adam, sonunda ona tecavüz etmeye kalkar, fakat sevgilisinin trans olduğunu öğrenir. Hikayenin sonunda sevgilisi ona tecavüz eder. Hedef alınan, “Vah Vahap Vah” ve “Travesti Sevgilim”de olduğu gibi yine cinsel tacizi ve tecavüzü kendisine hak gören eril zihniyettir. Tecavüz bir cezalandırma aracı olarak reva görülür.
1996’da yayın hayatına başlayan L-manyak dergisi de, yine merkezine LGBTİ karakterler almamakla beraber, çeşitli öykülerinde LGBTİ unsurlar kullanır. Cengiz Üstün’ün yarattığı popüler karakterlerden Kunteper Canavarı, kendisini rahatsız eden, huzurunu kaçırıp onu yakalamaya çalışan kişileri, olağandışı boyutlarda olan penisiyle tecavüz ederek cezalandırır. Kurbanları sıklıkla erkeklerdir. Yukarıdaki örneklerin aksine, burada ataerkil toplumu eleştirme gayretinde olan bir yapı yoktür. Okuyucunun, Kunteper Canavarının tarafını tutması, tecavüzü haklı görmesi beklenir.
Yine L-Manyak’ta, Memcoş’un yazıp çizdiği, “Bi Evimiz Vardı” ve daha sonra “Hatıralar Geçidi” sayfaları, Memcoş ve ev arkadaşı Bahadır Baruter’in, Cihangir Ülker Sokak’taki evlerinde başlarından geçen hikayeleri anlatır. Her ne kadar bu öyküler ağırlıklı olarak Memcoş’un cinsel hayatına, evlerinde verdikleri partilere, uyuşturucu kullanımına odaklansa da, dönemin sosyal ve politik olaylarının da izleri bellidir. Memcoş ve Baruter, komşuları olan transların evlerine ziyarete gider ve sorunlarını dinlerler. Habitat etkinlikleri için “sokakların temizlenmesi” – translardan, sokak çocuklarından, kedi ve köpeklerden arındırılması gündemdedir. Memcoş ve Baruter bundan dolayı duydukları öfkeyi dile getirirler ve komşularıyla olan dayanışmalarını gösterirler.
L-Manyak ekolünden aylık bir çizgi roman dergisi olan Meme’de ilk kez, başlı başına kendi köşesi olan bir trans dedektif Eylül’ün maceraları başlar. 2004 yılında yayın hayatına başlayan dergi kısa ömürlü olur. Rewhat’ın çizdiği Eylül, derginin popüler işlerinden biridir. Aynı zamanda bir seks işçisi olan Eylül, hikayelerinde dedektif rolünü de üstlenir.
Cem X’in yazıp çizdiği Tristan adlı çizgi roman, 2005’te internet üzerinden yayınlanır ve Türkiye’nin ilk gey çizgi romanı olarak lanse edilir. Fantastik bir arka planı olan hikayede, Tristan sihirli yüzükleriyle erkek ve kadın bedenlerinde ve zamanda yolculuk edebilen bir karakterdir. Çizerinin Adonis adlı blogunda, Tristan’ın homofobiye karşı savaştığı belirtilmektedir. Maalesef çizgi roman artık internet üzerinden ulaşılabilir durumda değildir.
Bu yazı, yalnızca LGBTİ ve queer çizgi romanlar konusunda yüzeyi tırmalama amacıyla kaleme alındı ve genel olarak yazarının bilgisi dahilinde olan işlere değindi. Amerika ve Japonya dışında, çizgi roman kültürünün çok yaygın olduğu Fransa ve İtalya gibi ülkelerde de önemli eserler verildiği muhakkaktır. Bu açıdan, global ölçekli, çok geniş bir araştırmanın elzem olduğu su götürmez. Türkiye çizgi romanı ise, LGBTİ ve Queer çizgi romanlar bakımından bariz bir şekilde yoksuldur. Bunun tez zamanda değişmesi ümidiyle…