Efendim daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Hatta gittiğim sempozyumlarda ve katıldığım söyleşilerde de hep söylüyorum. Türk Dil Kurumu’nun travesti ve transeksüel kavramlarını nasıl tanımadığını anlatmıştım. Olay başlı başına rezillik! Fakat olayın ne kadar korkunç olduğunu iki gün önce kız kardeşim bana misafirliğe geldiğinde fark ettim.
Anam bacım, kız kardeşimin iki tane kızı var. Biri on altı, diğeri on yaşında. On altı yaşındaki tabii ki bazı şeyleri biliyor. On yaşındaki ise annesine beni sormuş. Sonra arkasından “Transeksüel, ne demek anne” diye sormuş. Kardeşim de daha bilimsel bir açıklama olsun diye kütüphanede hani vardır ya klasik Türk Dil Kurumu’nun büyük sözlüğü, onu almış ve malum yeri açmış. Ne diyormuş orada peki? “Akşamları kadın kılığına girip para karşılığı fuhuş yapan erkeklere denir” İşte Türk Dil Kurumu’nun tanımı bu. Kardeşim “tüylerim diken diken oldu; sözlük elimden düştü ve ne yapacağımı şaşırdım!” dedi. “Nasıl böyle tanımlarlar?” demiş kendi kendine. Kitabı eline almış bakmış tekrar, bu gerçekten sözlük mü diye! Evet! Çocuğuna söyleyememiş ve sonra açıklayacağını belirtmiş.
Şimdi acaba siz kim oluyorsunuz da, bizim kimliğimizi bu kadar aşağılayarak bilimle, insanlıkla alakası olmayan bir tanımla tanımlıyorsunuz. Artık bağırarak mı yazayım, nasıl sesimi duyuracağım bilmiyorum. TRAVESTİ kelimesi TÜRKÇE DEĞİL! KÖKENİ FRANSA’DAN GELİYOR! KARŞI CİNSİN KIYAFETLERİNİ GİYİNMEKTEN HOŞLANANLARA DENİYOR. ÜSTÜNE BASARAK SÖYLÜYORUM, BU, CİNSİYET KİMLİĞİ YA DA CİNSEL YÖNELİM TANIMI DEĞİL! BU, TAM BİR NEFRET SÖYLEMİDİR. BUNUN FARKINDA MISINIZ?
Türk Dil Kurumu’nda bir nefret söylemi var. Kim ilgileniyorsa hemen bu tanımı kaldırmalı! Yoksa bu nefret söylemi transeksüel bireylerin öldürülmesine kadar gidiyor. Yani Türk Dil Kurumu bu tanımı ile cinayetlere suç ortaklığı yapıyor.
Gelelim transeksüaliteye… Transeksüel tanımı budur ve tıbbi bir tanımdır. Tıp diyor ki; “biyolojik olarak” kadın olarak doğmuş ya da “biyolojik erkek” olarak doğmuş fakat hiçbir şekilde kendini doğduğu bedene ait hissetmeyen bireylerdir. Yani geçiştir. Kadınlıktan erkekliğe, erkeklikten kadınlığa geçiş. Bu Türkiye’de de yasaldır. Psikologların terapilerinden geçtikten sonra dava açılıyor. İsteyen kadın, erkek olabiliyor; isteyen erkek, kadın olabiliyor. Şimdi tüm bunları bilmiyorsunuz ama kalkıp çarşaf çarşaf sözlükler yazıyorsunuz. Kimbilir başka milletler için, başka kavramlar için ne korkunç tanımlar yapıyorsunuzdur.
Erkekleri de kurtarın!
Gelelim gündeme…
Artık bütün dünya duydu. Sağır sultan bile duydu derler ya, Türkiye’de her gün ortalama üç kadın öldürülüyor. Hele taciz ve tecavüzde dünya sıralamasında birinci sıradayız maşallah! Türkiye Kadın Feminist Hareketi azımsanmayacak işler yaptı. Yasaları değiştirmeye katkıda bulundu. Ama ne yazık ki, bu, cinayetlerin önünü kesmedi. Çünkü zihniyet değişmiyor efendiler! Çünkü erkeği korumaya yönelik refleks hiçbir şekilde kırılmıyor. Durum böyle iken birden sosyal medyada gözüme bir haber ilişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin, erkek sığınma evi açılacağının müjdesini veriyor. Neymiş efendim bu konuda çok şikâyet alıyorlarmış. Bütün çalışmaları kadına yönelikmiş. Şiddete uğrayan erkekleri de düşünmek lazımmış. Bu şikâyetler Emniyet görevlilerine geliyormuş. Sayın Bakan da bunu dikkate almış. Erkek sığınma evi çalışmalarına başlamışlarmış. Önce bir nutkum tutuldu. Sonra bu ülkede halen nasıl yaşadığımıza şaşırdım. Her şeye rağmen yaşıyoruz. Sonra bir gülme krizi tuttu. Komedi, trajikomik bir durum çünkü. Ayol kadına yönelik somut hangi çalışmanız var? Kadına yönelik şiddet tersine her gün artıyor. Tek bir kadın sığınma evi var mı doğru dürüst? Gösterin! Eee… Erkeklerden gelen şikâyeti nasıl dikkate alırsın Sayın Bakan? Daha bir hafta önce Emniyet’inize sığınan ve kocasından kaçan bir kadının koluna bilmem ne taktınız buna rağmen koruyamadınız; kadın öldürüldü. Sayın Bakan ancak ne zaman sığınma evi açarsınız biliyor musunuz? Günde ortalama üç kadının öldürüldüğü bir ülkede her mahallede bir kadın sığınma evi açarsınız, ha o zaman hepimiz size destek oluruz. “Şiddete uğrayan erkekler için sığınma evi açılması” konusunda, Anam ne diyeyim, burası Türkiye işte!