İstanbul LGBT Dayanışma Derneği’nin çağrısı ile İstanbul Şişli Polis Karakolu önünde buluşan transfobi karşıtları polis şiddetini protesto ettiler.
Şişli’de 15 gündür aralıksız olarak saldırıya uğrayan trans seks işçisi kadınlarla dayanışmak ve polis şiddetini teşhir etmek için bugün saat 16:00’da Şişli karakolu önünde basın açıklaması yapıldı.
“Polisin translara uyguladığı şiddetin yasal dayanağı nedir?”
Polis merkezi önünde, “Çalışma ve barınma hakkımız engellenemez” yazılı pankart açan grup adına basın açıklamasını İstanbul LGBT Dayanışma Derneği’nden Ebru Kırancı okudu.
Şişli’de trans kadınlara yönelik son günlerde şiddet uygulandığını açıklayan Kırancı, “polislerin ellerinde sopalarla cadı avına çıkmışçasına saldırdığını” belirtti.
Polisin son 20 günde, 8 trans kadını feci şekilde dövdüğünü açıklayan Kırancı, şöyle devam etti:
“‘Sizi buralarda bir daha görmeyeceğiz. Sokaklara çıkmayacaksınız, bacaklarınızı kırarız’ tehditleri eşliğinde dayak atan polisler, bu gayri insani uygulamayı hâlâ devam ettiriyor. Kolluk kuvvetlerine sormak lazım; toplumun güvenliğini sağlamak dendiğinde aklınıza savunmasız olan translara şiddet uygulamak mı geliyor? Uyguladığınız şiddetin yasal dayanağı nedir?”
“Travestiyiz! Buradayız, Alışın, Gitmiyoruz!”
Basın açıklamasında “Çalışma ve barınma hakkımız engellenemez” yazılı pankart açan transfobi karşıtları “Travestiyiz, buradayız, alışın, alışın gitmiyoruz”, “Velev ki ibneyiz, öldürmekle bitmeyiz” sloganları attı.
“Dövüldükten sonra karakola götürülmüyoruz”
BirGün gazetesinden Çağla Ağırgöl, Şişli’de sivil polislerin şiddetine maruz kaldığını belirten mağdur Cansel Akpınar ile görüşmüş, Akpınar, bölgede seks işçiliği yapan/yapmayan arkadaşlarının şiddete maruz kaldığını belirtmişti.
Yıllardır polisten psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğünü ifade eden Akpınar “Devlet bize çalışma alanı yaratmadığından maalesef ki seks işçiliği yapıyoruz” diye konuşmuş ve şunları anlatmıştı:
“Birkaç gün önce Şişli’de seks işçiliği yaparken üç polis aracı geldi. İçinden inen sivil polisler, içi demirli sopa ve tekmelerle döverek, küfür etti. Dövdükten sonra karakola götürülmüyoruz. Çünkü hastaneye gidilip rapor alınması gerekli. Bizleri sokak ortasında dövüp, bırakıyorlar. Ayrıca vücudumuzda estetik olduğundan herhangi bir darp olayında zarar görmekten korkuyoruz.”
“Şikayetçi de, cezayı kesen de, uygulayan da polis!”
“Sokakta yürürken ya da seks işçiliği yaparken sivil polisler tarafından durduruluyoruz. Sözde trafiği karıştırdığımız ve rahatsız ettiğimiz söylenerek ‘Kabahatler Kanununa’ göre ceza kesiliyor. ‘Şikâyetçi kim?’ diye sorduğumuzda sivil polisler ‘Biz’ diyerek yanıt veriyor. Bu şekilde psikolojik şiddet uygulanıyor. Bir polis “Bir dahaki sefere böyle olmayacak. Seni sokakta görürsem, halledeceğim” yanıtını verdi. Polis 83 TL para cezası kesiyor. Bunu ödemek için gelirim yok. Nasıl ödeyeceğim sayın devlet, nereden ödeyeceğim? Devlet, bizi seks işçiliğine daha çok teşvik ediyor. Bunun üzerine de caddeye çıktığımda kafamı gözümü kırıyor.”
“Gençler polisleri örnek alıyor”
Devletin ve polisin psikolojilerini bozduğunu ayrıca kendilerine iyi bir iş alanı ya da çalışmaları için belirli bir mekân verilmesi gerektiğini belirten Akpınar şöyle devam etti:
“Bizleri kendilerine düşman gibi görüyorlar. Vatandaşlardan iki zarar gördüysek polislerden üç zarar görüyoruz. Polisin etrafa kötü örnek oluyor. Sivil polislerden dayak yediğimizi gören gençler, onları örnek alarak bizlere şiddet uyguluyor. Son yıllarda bizlere yönelik şiddet olayları fazlasıyla arttı.”
“Travestileri kötü yapan devlet”
“Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne yeni gelen komiser “darp” edilmemiz için sivil polislere talimat verdi. Travestileri kötü yapan devlet. Ayrıca bizler her yerde kısıtlanıyoruz. Her yere korkarak gidiyoruz. Kapıdan çıktığımız anda risk altındayız. 2015 yılına gireceğiz ve hâlâ evden çıkarken korkuyoruz. Geri dönebilecek miyiz endişesi var. AKP iktidarı geldiğinden beri şiddet olayları arttı. İşkencede bir numarayız.”
“Hakkımı aramam için beni öldürmeleri mi gerekli?”
“Şişli Etfal Hastanesi’nden aldığım raporla savcılığa suç duyurusunda bulundum. Raporda ‘hafif sıyrık ve doku zedelenmesi ve öldürücü bir darbe yoktur’ açıklamaları yer aldı. ‘Ölüme sebebiyet yoktur’ diye rapor verildi. Hakkımı aramam için beni öldürmeleri mi gerekli? Valilikten kâğıt geldi. Komiserin ‘suç işlenmediğine, rutin bir uygulama yaptığına’ dair kağıt yolladılar. Bunun üzerine tekrar savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Mahkemenin açılmasını bekliyoruz.”