Tao seksinin sonunda ben sikiliyorum. Ben bunu anladım yani, anladın mı? Üzerine ne koysan, önemli olan içerik. En son sana giriyor. Tao seksinden ne anlayacak?
Aslında bizim olduğumuz yerde yüzde yüz hırsız vardır. Çingenenin travestinin olduğu yerde nasıl hırsız olmaz? Hırsızı anlamak için, onu utandıran şeylerle nasıl başa çıktığına yakından bakmak lazım.
Hırsızlar çok agresif tavırlar sergiler. Hırsızlığı hiç kabul etmezler. Küfrederler. “Bana hırsız diyenin anasını sikeyim” filan derler.
Travestinin hırsızlığıyla hırsızın hırsızlığı da aynı değil. Travestilerin de satın alınmanın verdiği bir intikam duygusu var. Kapitalizmin başka rahatsızlıkları üzerinden nüksetmesi hali var.
Travestiler hırsızlıkları yüzünden utandırılamazlar. Birbirlerinin evlerini soyarlar. Çalıyor olabilir. Niye bunun için utansın ki? Götünü siktirme pratiği geliştirmiş. O da utanç verici bir şey değil mi? Eskiden zaten utanmış, götünü siktirdiği için. Ya da utandırılmaya çalışılmış. Hırsızlıktan ayrıca niye utansın ki?
Buna rağmen, bazen kimse onu utandırmaya uğraşmıyorken, ya da uğraşıyorsa bile artık vazgeçmişken, beklemedik biçimde kendi kendine ahlaki sınırlar geliştirir. “Ben sadece götümü siktiriyorum, hiç hırsızlık yapmadım” diyerek övünmek ister mesela. Başka bir trans çeşidi de, “Ben sadece hırsızlık yapıyorum, hiç götümü siktirmedim” diyebilir. Aynı gurur, aynı mağdur, aynı övünme psikolojisi… İtibarını kurtaran bir çıkış yolu buluyor.
Hırsızın minneti büyük olur
Hırsız arkadaşlarım hep soyarlar beni. Ben bunu hiç sorun yapmam. Çünkü hırsızların minneti büyük olur. Çok hızlı getirirler. Giderken, yüzde yüz bir şeyini çalıp giderler. Evimden telefon gitti, laptop gitti. Ev arkadaşım, “Sen peygamber gibisin, bunların hepsini nasıl anlıyorsun” diyor. Çünkü hırsız grubu ortak özellikler gösterir. Mesela çok hızlı sikerler. Panik sikerler. Hırsızlık yapar gibi sikerler. Seksi de kötü yapıyorlar.
Kötü mü demek lazım bilmiyorum aslında; ne istediğine bağlı. Benim bütün kocalarım hırsız ve torbacı oldu. Birisinin BDSM olduğunu farzettim. Dövüp günlük on tane filan pıt alıyordum ama bunu realize edemiyordum. Dayaktan keyif aldığını anlamıştım. BDSM’nin ne olduğunu bilmiyordum. Sapkın bir hal diye düşünüyordum. Ama sapkınlığı beni rahatsız eden bir hal değildi. Ben Ankara’nın ilk BDSM çalışan travestisiyim. Etrafımdaki herkes “sapık geldi anneeeee!” filan diyorlardı. İstemeden nam yaptım. Aslında ben bu duruma BDSM dendiğini daha yeni öğrendim. Sapkınlıklarım beni var ediyordu o zaman. Neyin sapkınlık, neyin değil olduğuna daha tam karar vermemiştim ki. Bir altında, eşcinsellik de hastalıktı.
Sapık, senden sapandır
Şimdi bir karara vardım mı? O zamanki kararımla aynı kararım. Sapkın olma hali değil demem de neyi kurtarır ki? Kesin bir şey değil ama, bende varmış BDSM. Hani bir tarafıma bulaşmış. Sapkınlık derecesine gelince yani aslında her yerden, karşı taraf sapkın. Anlayamadığın her şey, senden sapıyor. Sapkınlık böyle bir şey değil mi? Bana düz gelen, sana gelince sapıyor yani. Anlayamıyorsun, sapıyorsun. BDSM’yi seviyorum ben aslında. BDSM imişim. Ben bunu bilmiyordum ki. Bunun pratiğini ben kendim geliştirmiştim. Bir yerde okumuş değildim.
Taocu tedrisat
Bir keresinde Tao seksi diye bir şey okuyordum. TRT’de bir müdürle seks yapıyorum. Aramızda bir ilişki başlamıştı. Taocu seksten ne anladığımı sordu. “Gel ben sana göstereyim çok önemli bir seks şekli” filan deyip, heriften çok büyük bir para alıp, ondan sonra karşılığında domalıp, tükürüp, “sik hadi” dedim. Ondan sonra adam, “Tao Seksi bu muymuş?” dedi. Kitabı herife verdim, “Ben bunu anladım” dedim, “Bir de sen oku”.
“Hadi sok” dedim, tamam mı?
Adam, “Bu parayı fazlasıyla hak ettin” dedi. “Bu kitabı ben okuyacağım” dedi.
Tao seksinin sonunda ben sikiliyorum. Ben bunu anladım yani, anladın mı? Üzerine ne koysan, önemli olan içerik. En son sana giriyor. Tao seksinden ne anlayacak?
BDSM eğilimlerinin ne zaman farkına vardım? Aslında bu sapkınlık tırnak içinde bende olmalıydı. Çünkü ben sapkınlıklar sınırındaydım. Şu anda BDSM ile karşılaşmış olsaydım bu bilinçle BDSM bir birey olur muydum, bilemiyorum ama onun gizemi çekti beni. Sapkın olması çekti. Sapkınlık olmasaydı zaten benim orada işim olmazdı. BDSM olmak zorundaydım zaten. Olmasam bile olmak zorundaydım. Bulaşmak zorundaydım. Zaten her bulaştığın şey, çıkartıyor seni, başka bir yere itiyor. Mesela BDSM’ye takılıp gidemiyorum. Oradan sıçrıyorum yani.
Benim hayatım hızlıdır, hani, anladın mı? Manevralı bir hayattır.