Ben senin bildiğin erkeklerden değilim ve olabildiğince de hiçbir anlamda onlara benzemek istemem, dahası erkek olmayan ama bir şekilde beni erkekleştiren her şeyden olabildiğince kaçarım.
Trans erkek beden politikalarının Queer okumalara her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu düşündüğüm şu günlerde, yazı boyunca beni buraya getiren, bir nevi sancının, (yazma eylemliliğimin…/ yazı işçiliğimin ) en azından; metine dönüşmesi ve biraz da başkalarını uykusuz bırakması çabasıyla başlıyorum.
Politikanın alanından kaçmak mümkün mü sorusu özel alan/politik alan; Özel olan ve politik olan söylemleri benim için artık hayatımdaki her An’ımı, her karşılaşmamı, seçtiğimi sandığım mesleği, yaşadığım şehri, kıyafetlerimi, ilişkilerimi, izlediklerimi, maruz kaldıklarımı belirleyen her şeyin POLİTİKA olduğu yanıtıyla noktalandı.
Dahası politik alanda kimilerine göre aktivist kimilerine göre STK’cı kimilerine projeci kimilerine göre herhangi bir şey olarak algılandığım toplumsal cinsiyet ve trans hareket içinde / ben kendime daha başka şeyler diyorum çoğu bu yazının kontekstine uymadığı için söylemiyorum; LGBT hareket içinde de ilişkilerimi belirleyenin genel anlamda politikadan farklı olarak; her gün TV’de görmeye alışık olduğumuz birbirlerine çok benzer / içinde çoğunlukla kötücül şeyler olan bu sarmal olduğuna artık eminim.
Klişelerin ışığa dönüştüğü cümlelerden biri bu yazının başlığı olarak planlanmıştı, “ben senin bildiğin erkeklerden değilim.”
Devamı benim için; aslında bildiğin hiç bir şey gibi değilim, muhtemelen şimdiye kadar gördüğün, duyduğun hiçbir şeye benzemeyen tuhaf huylarım, tuhaf bir hayatım, tuhaf bir öğrenme biçimim, tuhaf bir bedenim, tuhaf bir seks algım, tuhaf bir sevişme şeklim muhtemelen gördüğün çoğu şeye benzemeyen bir şeyken elbette ben senin bildiğin erkeklerden değilim. Çoğunlukla maço çağrışımları olan ve muhtemel bir kadına sertliğini, büyüklüğünü, eziciliğini, iktidarını, ayağını denk almasını hatırlattığı zamanlardaki fallik bir çığırtı gibi geliyor kulağıma. Farklı olarak ben bu cümleyi alçak sesle /zaten sesim boğuk çıkıyor/ daha çok etrafımdaki her şeyi uyarmak için yani bir üstünlük ve iktidar hatırlatıcısı olarak değil, karşımdaki beni tanıdıkça şaşırmasın garipsemesin şok olmasın diye iyi niyetli bir uyarı olarak fısıldıyorum. Ben senin bildiğin erkeklerden değilim.
Gerçekten de değilim, onlar gibi tepki vermem, onlar gibi sevişmem, onlar gibi yürümem, onlar gibi konuşamam, bedenimin öğrendiği gündelik hayat bilgisi kesinlikle erkeklerinkine benzemez, iyi ki dediğim şeylerden / ama gündelik hayat ve tüm zihnimiz o kadar çok o erkekler tarafından kuşatılmış, yönetilmiş, tahakküm altına alınmış, hırpalanmış, şiddete uğramış, öldürülmüş, kadınlara kendilerini suçlu, eksik hissettirmiş erkeklerle dolu ki o kadar hayatımızın içindeler ki onlardan bağımsız / onların dışında düşünme, hissetme, yaşama duygusunu neredeyse bilmiyoruz.
Bu yüzden bildiğin erkeklerden olmamam sadece seni korkutmuyor, tahmin edemeyeceğin kadar çok sayıda kurum, tahmin edemeyeceğin kadar çok öğretmen, polis, ev sahibi, bakkal, bar, piknik alanı, sinema, okul, sınıf, dernek, bildiği gibi / bilindiği gibi olmayan erkekten korkuyor. Bu mutlak bilgi kurguluyor gündelik hayatı.
Erkek gibi olma belası / zorunluluğu her alanda ne kötü ve maalesef kadınları / başka bir deyişle erkek olmayanların hepsini / ibneleri, istanbul travestileri, transerkekleri / o bilinen erkeklerden olmak zorunda bırakıyor. Mecliste kelimenin tam anlamıyla erkekçe siyaset yapan kadın milletvekilleri kadar, okul müdürüne, patronuna, hatta ve evet maalesef diğer kadınlara örneğin kızına, babaya, kocaya, abiye, abilere sayısı büyüdükçe anlaşılan ve ne kadar çok ve bitmeyen abilere karşı bilinen erkek olma kurallarını hemen öğretiyor ve hızlıca ve çoğunlukla fark etmeden içimize sızıyor.
Erkekliğin kıyımından, göbek bağımı bıraktığımda biraz olsun kurtulabildim.
Daha güzeliyse bir kadın bedenine doğmak, (tek başına bu değil) başka birçok şeyle birleştiğinde, o bilinen erkeğinkinden çok farklı şeyler öğretti bana.
Bana daha çok hayatta kalmak için hep ve her zaman daha çok çalışan kişi olmayı, bedenimi örtmeyi, saklamayı, annemi anlamayı ve ne yazık ki mutsuz-kırgın-güvensiz bir kadın olmasına sebep olan o bildiğin erkeklerin annemi nasıl üzdüğünü görüp buna üzülmeyi, yine de bir şey yapamamayı, bacaklarımı ayırarak oturmamayı, sürekli tedbir alarak ve gündelik hayatım erkeklere dokunmadan / onlara ilişmeden aman onları ürkütmeden, sinirlendirmeden arka sokaklardan yürüyerek, sessizce oradan yok olarak geçti.
Ben senin bildiğin erkeklerden değilim ve olabildiğince de hiçbir anlamda onlara benzemek istemem, dahası erkek olmayan ama bir şekilde beni erkekleştiren her şeyden olabildiğince kaçarım.
Onlar gibi oturmadığım, onlar gibi yürümediğim, onlar gibi görünmediğim, (erkek ayakkabılarının 40 numaradan başlaması ve birbuçukmetre olmam) onlar gibi kokmadığım, onlar gibi sevişmediğim, onlar gibi yaşamadığım, onlar gibi işemediğim, onlar gibi temizlenmediğim, onlar gibi konuşmadığım, onlar gibi politika yapmadığım, onlar gibi öğrenmediğim için çoğunlukla erkeklerin ilişki biçimlerine (günde kaç kadın öldürdüğünü artık düşünmediğim) onların bedenlerine, cinsel pratiklerine, tepkilerine benzemiyor olmam bu bilinmezliğin yaşattığı telaş, bu korku keşke güzel insanları kaçırmasaydı hayatımdan.
Trans beden, trans kimlik bir şeye birine ve çoğunlukla ona benzemeye çalışmadığı sürece, trans beden kendisinin onlara benzemeyen onlardan farklı olduğu bilgisini “Transgender güzeldir” diyerek, çocukluğunu dizine oturtup sevdiğinde, yıllarca görmediğim bedenime / yasak bedenime dokunup kırılan yerlerini tamir ettiğinde, bildiğin erkeklerin dünyasında devrimi yapacaklarını görmek şimdiden gelsin istenen bir kutlama değil de nedir?