Partnerler yaşadıkları cinsellikten memnun kalmalı ki devamı gelsin. Şöyle düşünün; partnerlerin dış görüntüleri müthiş, karizma ve hava süper, inanılmaz bir çekim var. Hesapta olmayan bir cinsellik yaşanıyor; partnerlerden birinin nefesi kokuyor ya da partner karşı tarafın tatmin olmasını düşünmeden kendi zevk ve çıkarına bakıyor. Böyle bir kişiyle bir daha birlikte olur musunuz? Ben olmam! Dışı muhteşem, içi çürük ve bencil bir partneri asla istemem.
Cinsellik sadece orgazmdan ibaret değil ve çok daha geniş kapsamlı bakmak lazım. Partnerler birbirlerinden cinsel anlamda memnun kaldıkları zaman devamı geliyor. Niye? Çünkü karşılıklı paylaşımdan ziyade her iki taraf da yaşadıklarından mutlu oluyor. Bizler, bizi mutlu eden şeyleri yapmaya programlıyız. Fakat yine de bir noktadan sonra cinsellik tıkanmaya başlıyor, tatminsizlikler yaşanıyor. Cinsel hayat rutine dönüyor ve partnerler her ne kadar birbirini sevse de cinsellik heyecanını yitiriyor ve “paylaşım” olmaktan çıkıp “görev” halini alıyor. Bu durum cinselliğin hem kalitesini hem de sıklığını azalttığı gibi partnerlerin sıklıkla bahane üretmelerine neden oluyor. Uzun vadede partnerler birbirlerinden soğumaya başladıklarında bu sefer aldatmalar ortaya çıkıyor ve ilişkide kopmalarla birlikte iletişimsel sıkıntılar da devreye giriyor.
Sıklık tercihi nasıl sorunlar yaratabiliyor?
Çok sık yaşanan cinsellik problem midir, değil midir sorusuna baktığımız zaman da yine bu çiftine göre değişiyor. Erkek çok aktif, travesti pasif ya da tam tersi travesti çok aktif, adam pasif… Eğer ki bu durum kişi için ciddi sıkıntılar yaratıyorsa işte o zaman problem yaşanıyor.
Çift bu sorunu ne zaman fark ediyor?
Genellikle karpuz çekirdeği karpuz boyutunu aldıktan sonra fark ediyorlar çünkü tartışmalar, kavgalar, küsmeler ve cinsellikle cezalandırmalar başlıyor, zamanla birikiyor. Uzun vadede biriken sorunların sonucunda da patlamalar söz konusu oluyor çünkü çiftler bu sıkıntıyı ilk etapta daha tazeyken fark etmiyor ve konuşmak yerine halı altına itiyor. Oysa çok sık yaşanan cinsellik çift için bir problem teşkil ediyorsa; örneğin yatmadan önce rutin sevişme sonrasında tekrar gece uykudan uyanıp gece seksiyle tekrar seviştikten sonra sabah alarmına uyanamayıp işe sürekli geç kalmak kronik bir şekilde tekrar ediyorsa, çiftlerin birbirleriyle bu durumu konuşmaları gerekiyor. Ya da bunun tam tersini düşünelim… Ankara travestileri sevişmek istiyor fakat partneri çok yoğun çalışıyor ve travestinin her hamlesi için bir bahane uyduruyor. Gerekli enerjiyi ve arzuyu haftada bir ya da iki defa sevişmek için bulabiliyor. Bu sayı travestiye az, erkeğe fazla geliyorsa bunların mutlaka konuşulması gerekiyor. Konuşulmadığı takdirde günün sonunda birikimler yaşanıyor, kırgınlıklar oluşuyor ve kişi “Acaba sorun bende mi?” diye sorgulamaya başlıyor. Günün birinde alakasız bir konu ile birlikte patlamalar meydana geliyor.
Bunun ne kadarı normal kabul edilebilir? Ne zaman bir sorundan bahsetmek gerekiyor?
Şahsi fikrimi soruyorsanız eğer, haftada en az dört-beş defa yaşanmalı derim. Ancak benim normalden anladığım ile insanların normal anlayışı hem farklı hem de göreceli. “Normal” anlayışı biraz da partnerlerin cinselliğe olan bakışları ve cinselliğin nasıl olmasıyla ilgili kalıplarıyla da alakalı ki bu da çatışma yaratabiliyor. Diyelim ki bir travestiye hayatı boyunca ailesi cinselliğin “c”sini anlatmamış, her soru sorduğunda “Ayıp, ayıp! Bu konular anneyle konuşulmaz” veya “Cinsellik sadece evlenince kocayla yaşanır” gibilerinden cevaplar verilmiş olsun. Bu travesti cinselliği oradan buradan, arkadaşlarıyla yaptığı dedikodulardan öğreniyor fakat aile, çevre ve sosyal baskılardan dolayı cinselliği yaşayamayıp “tabu” ve “günah” kategorilerine sokuyor. Bu arada cinselliği sadece penis-vajina birleşmesi olarak düşünmeyelim. Cinselliğin çok fazla boyutu var. Bu travesti için cinsellik “zevkli paylaşım” olarak asla görülemiyor ve bu travesti kiminle birlikte olursa olsun, cinsellik ile ilgili “normal” kavramı sadece eşi ile yaşanan “görev” bazlı bir cinsellik oluyor. Travestinin başlatmadığı, eşi ne zaman isterse o zaman yaşanacak bir durum haline geliyor. Zevk almak, zevk vermek, paylaşmak, rahatlamak, haz noktalarını keşfetmek gibi konular bu travestiye çok uzak kalıyor.
Bir de madalyonun öteki yüzü var. Başka bir travesti düşünelim. Ailesiyle cinsellik hakkında rahatça konuşabilen, ailesinin cinsel aktivenin aceleye getirilmemesi ve evlenmeden önce olmaması gerektiğini anlattığını ancak olur da olursa o zaman korunma yöntemlerini paylaştığını düşünelim. Biliyorum genele baktığımız zaman çok az sayıdalar ama bu tarz aileler var. Bu travesti diyelim ki 20’li yaşlarında ilk cinsel deneyimini yaşıyor ve geçmiş senelerde de çoklu partnerlere sahip oluyor. Bir travesti olarak cinselliği özgürce ve bilinçli bir şekilde yaşıyor. Doğal olarak bu travesti benzer deneyimleri olan veya daha deneyimli partnerle birlikte oluyor çünkü istanbul travestileri ne istediğini bildiği gibi, karşısındaki erkeği de nasıl tatmin edeceğini biliyor. Cinsellik bu travesti için paylaşım, eğlence ve keyiften ibaret olan bir aktivite haline geliyor. Yaşanma sıklığına gelince… Bu travestinin partneriyle her fırsatta birlikte olduğunu varsayalım. Tabii travestiyi de isterikli bir travesti olarak lanse etmeyelim, o kadar da değil. Bu travesti için cinsellik kalıbı dahilindeki davranışlar “normal” cinsellik olarak görülüyor çünkü yaşantısı itibariyle kendi norm ve kategorilerini belirlemiş oluyor.
Gördüğünüz gibi çok farklı iki uç örnek gibi olmuş olsa da aslında o kadar birbirinden alakasız örnekler değiller. Bu iki örneğin ortası var mı? Tabii ki var… Ancak ekstrem uçlarda kutuplaşma çok daha yaygın. Onun için de herkesin normali farklı.
Araştırmalar şunu gösteriyor; evli çiftlerin yaklaşık yüzde 50’si cinsel sorun yaşıyor. Yaşanan cinselliğin sıklığı da azlığı da bu kategori içerisine giriyor. Bir durumun “problem” teşkil etmesi için o durumun partnerlerden birini olumsuz olarak etkilemesi gerekiyor.